19 Eylül 2016 Pazartesi

# bizden # günlük

Hayat Önceden de Hep Böyle Yoğun muydu?

31 Ağustos'ta tatilden dönüşümüzün ardından 20 gün geçti ama ben zaman nasıl geçti anlamadım. Geldiğimizden beri koşturuyorum ve yatağa sızlayan bacaklarla giriyorum. Günlerdir rutinimi yeniden kurmaya çalıştım ama eh işte yeni oldu sayılır.

Bu seferki dönüşümüzde, dönüş sonrası işler normalden biraz daha fazlaydı. Gitmeden önce evin bazı eşyalarını yenilemiş ama montajını bitirememiştik. Biz tatildeyken eşim gardrobu genel hatlarıyla tamamladı (an itibariyle monte edilecek beş kapağı ve duvar sabitleme işi var). Gelince oğlumun odasına yığdığımız tüm eşyaları elden geçirip, atılacaklar/yıkanacaklar ayrılıp, yeni yerlerini planlayıp yerleştirme işi vardı. Aslında bomboş bir günüm olsa bir günlük iş. Ama her gün azar azar yaparak 10 günde falan anca tamamladım. Neyse ki şimdi herşey yerini bulmuş durumda.

(Konmari metoduyla dolapları düzenlerken)

Tabi bu tatil dönüşü çamaşırlarına bir on kat eklenmesi anlamına geliyor (ki dolaptaki herşeyi yıkamadım zaten), geldiğimizden beri hergün çamaşır yıkıyorum. Evdeki çamaşır sepetleri yetmiyor artık diye iki tane daha çamaşır sepeti aldım.

Günlük işler zaten hiç bitmiyor, yemek, bulaşık, topla, sil... Çocuklu evde bu işler ne kadar yoğun oluyor anneler çok iyi bilir. Bunları da geçtim sonuçta hep yaptığımız şeyler alışkınım ama evde duramıyoruz ki hiç, iş yapabilelim!

Beni bu güzel havalar mahfetti. Bugün de bir arkadaşıma dedim, geldiğimden beri hollanda çok sıcak, o klasik serinliğini daha hiç yaşamadık ve ben hala sıcaktan bunalıyorum o serinliği özledim! Gerçekten Türkiye'de sıcağa fazlasıyla doymuştum, burda da orası gibi sıcaklar oldu. İyi hoş ama sıcak hava yan gelip yatınca güzel. Çocukların peşinden koşarken, her bir yerinden terler boşanırken pek de keyif verici olmuyor doğrusu.

Yine de çocuklara kıyamadığımdan, her fırsatta dışarı çıkardım. Hatta gün boyunca sadece 2-3 saat evdeydik diyebilirim (oğlum uyurken o da). Yaza doysunlar, açık havada bol bol oynasınlar dedim ama şimdi de içeri gelmek istemeyen, evde canları sıkılan bıcırıklarım var. Neyse bir orta yol bulucaz inşallah.

E bunun haricinde çocukları oraya buraya götür işleri de çoğaldı. Çocuklar büyüdükçe annelik, çocuğa bakmaktan, onu oradan oraya taşımaya evrimleşiyor. Okula götür, kursa götür, arkadaşına götür, bekle bekle bekle... Beklerken kardeşi oyala, işte böyle günlerimiz. Helocum okuldan hariç üç gün okul sonrası aktiviteye gidiyor, e bir gün de keyfi geziler desen, haftasonunu ise hiç sayma kahvaltıdan sonra evde yokuz derken evi otel gibi kullanır olduk. Fakat hala aklımız fikrimiz gezmede. Geçen annem telefonda dedi ne çok geziyorsunuz, çok para harcıyorsunuz diye sitem ediyordu (ki yakında yine elma bahçesine gitmiştik), dedim anne bak elma bahçesi bize 13 dak mesafede, gittik bir torba elma armut topladık 5,5 eu tuttu. Hadi çay kahve de içtik 10eu de. Orda 3 saat oynadı çocuklar. İstanbul'da bütün bir öğleden sonrayı geçirmek için kaç para harcanır bi düşün. Yolu, yemeği, oyunu derken. Burda hiç maliyetsiz gezebiliyor insanlar. Sandviçini hazırlayıp bisikletine atlayıp parklara ormanlara gidiyorlar. Doğru dedi ne desin. 

Ne diyordum, hal böyle olunca iki hafta sonrasına bile programlarımız belli oluyor. Çocuklar da zaten çok seviyor.

Şimdi bu süreçte o kadar çok paylaşacak şey birikti ki. Yazmayı istediğim birkaç gezi, çocukların mektupları, yeni öğrendikerim, gelişmeler falan. Hayat hızla akıyor be ben yazamıyorum. Bundan sonra yazacağım inşallah. Bu başlangıç olsun tez zamanda da devamı gelsin :)



2 yorum: